Kendi Kendimize Konuşurken…
Stresli ve kaygılı durumlarda duygularımızı düzenleyebilmek adına kullandığımız bazı stratejiler vardır. Bu stratejileri bazen bilerek bazen de farkında olmadan kullanırız. Kendi kendine konuşma (self-talk) belki de en sık başvurduğumuz yöntemdir.
Yeni bir iş başvurusunda, bir mülakata katılmadan önce ya da sunum yapacağımız zamanlarda, yanımızda başkaları olsa bile, kendi kendimize söylediğimiz bazı cümleler muhakkak olmuştur. Bu söylediklerimiz ve söylerken kullandığımız dil farkında olmasak da son derece önemlidir.
Kullandığımız dil olaylara dışarıdan bakmamızı kolaylaştırır. Bir olaya dışarıdan baktığımızda ise o olaya vereceğimiz tepkileri düzenlememiz daha kolay olur. Peki, nasıl dışarıdan bakabiliriz?
Bir yöntem, kendi kendimizi sakinleştirmeye çalışırken kendimize karşı kullandığımız hitap şeklimizi kontrol etmektir.
Yapılan çalışmalara göre kişiler içsel konuşma yaptıkları esnada eğer birinci şahıs olmayan bir dil kullanırlarsa yani kendilerine ‘sen’ diyerek ya da direkt isimlerini kullanarak hitap ederlerse durumu daha iyi kontrol edebiliyorlar. Stres ya da kaygıya neden olan deneyimlerden önce içsel konuşmamız esnasında ‘ben’ demek yerine ‘sen’ demeyi tercih etmek etkili. Böylece yaşadığımız olaya dışarıdan bakabiliyor ve duygusal tepkilerimizi düzenleyebiliyoruz. Ayrıca bu şekilde hazırlanmak olaydan sonra da daha hızlı toparlanmamıza katkı sağlıyor.
Ne söylediğimiz ve nasıl söylediğimiz önemlidir. Kendi kendimize konuşuyor olsak bile.
Kaynakça
Kross, E., Bruehlman-Senecal, E., Park, J., Burson, A., Dougherty, A., Shablack, H., … Ayduk, O. (2014). Self-talk as a regulatory mechanism: How you do it matters. Journal of Personality and Social Psychology, 106(2), 304–324. doi:10.1037/a0035173.